Nakşibendî Yolunun Medhi

Bir süreden beri o kardeşin mânevî dersinden ve hâllerinden haber vermediler. Güzel şecereden ve Nakşbendiyye nurlarından alınmış olan istikâmet hâli üzere bulunacağından ümitvârım. Çünkü bu büyük zâtların sözü devâ, nazarı şifâdır. Onların sohbetinde, Allah’ın lütfu ile, senelerin işi ve hâlleri saatler içinde müyesser olur. Onların bir iltifâtı, 100 erbaînden (halvetten) daha iyidir. Zîrâ diğerlerinin nihâyetini, bu büyüklerin bidâyetine (tasavvuf yolundaki ilk hâllerine) yerleştirmişlerdir. Onların yolu, en kısa (kestirme) yoldur. Onların nisbeti (mânevî hâli) huzûr ve âgâhîden (Allah Teâlâ’nın huzurunda olma bilincinden) ibârettir ve bütün nisbetlerin üzerindedir.

Hâce Nakşbend buyurmuştur ki: “Biz, nihâyeti bidâyete yerleştirdik”. Yine buyurmuş ki: “Eğer ilk hâli, Bâyezîd Bistâmî’nin son hâli değilse, Bahâeddîn’e (kendime) Hak Teâlâ’yı tanımak haram olsun”. Yine buyurmuştur: “Bizim yolumuz en yakın (en kısa) yoldur ve elbette Hakk’a ulaştırıcıdır”. Hâce Ahrâr (k.s) da şöyle buyurmuştur: “Bizim nisbetimiz (metod ve hâlimiz) bütün nisbetlerin üzerindedir”. “Nisbet” kelimesi ile huzûr ve âgâhlığı kastetmiştir. Hulâsa, bu büyüklerin atölyesi ve dünyâsı çok değerlidir. Her hîlekâra ve dansöze (yani dünyevî şeylere) gönül bağlamazlar. Mevlânâ Abdurrahmân Câmî (k.s) buyuruyor ki:

“Yesrib (Medîne) ve Bathâ’da bastıkları sikkeyi (parayı),

Son defasında Buhara’da bastılar.

O sikkenin yazısından nasip almadı,

Şâh-ı Nakşbend’in nakışsız gönlünden başkası.

Onun ilk hâli, her müntehînin son hâlidir,

Onun son hâlinden ise arzu cebi boştur (bilinemez)”.

Ne yapılabilir, sizinle sohbet dört saati geçmedi ki o büyüklerin kemâlâtından bir nebze açıklığa kavuşsun. Henüz hiçbir şey kaçmış değildir. Fırsat ganîmettir. Başarı ihsân eden Cenâb-ı Hak’tır. Aziz ve başarılı kardeş Miyân Şeyh Ferîd’i huzûrunuza göndermiştik ki mânevî dersi hatırlatsın ve onu cilâlasın.